İnsanlardaki erken çocukluk döneminin sağlıklı bir şekilde geçilmesi çocuk, aile, toplum ve hatta gelecek için oldukça büyük bir önem taşır. Bir çocuk için oyun oynamak oldukça önemlidir.

Oyun; çocuklarda paylaşımı, kendilerini ifade etme yeteneklerini ve iletişim becerilerini geliştirir. Aile ile oynanan oyunlar aile için gelişimi sağlarken, okul öncesi dönemde yaşıtlar ile oynanan oyunlar ise sosyal becerileri geliştirir. Çocuklar bu sayede ben duygusunu kavrar ve biz duygusunun önemini fark eder.

Okul öncesi eğitim, çocuk için dünyaya açılan farklı bir gözdür. Aile ortamı dışında bir ortam gören çocuğun psiko-sosyal gelişimi, diğer çocuklara oranla daha sağlıklı bir şekilde ilerler. Her çocuk için okul öncesi eğitim bir gerekliliktir ve bu gereklilik, faydalarını da beraberinde getirir. Aile ile birlikte çocuklar soyut gelişimlerini tamamlarlar. Fakat çocukların soyut gelişimleri somut adımlara çevirebilmeleri için bir eğitim dönemi gereklidir. Okul öncesi eğitim ile çocuklar, psikolojik olarak sağlıklı bir birey olurlar ve sağlıklı toplumları oluştururlar.

Okul Öncesi Eğitimi Neden Önemlidir?

Çocuklarda 0-6 yaş dönemi, insan gelişimi için oldukça önemli bir dönemdir. İnsanların çocukluk çağında yaşadığı bu döneme, erken çocukluk dönemi adı verilmektedir. Bu dönem insan gelişiminin başlangıç noktası niteliğindedir. Çocukları bir bina olarak düşünürsek, temel ne kadar sağlam olursa bina da en az o kadar sağlam olur. Bu sebeple çocuklarda okul öncesi dönemin önemi, bir fayda şeklinde değil gereklilik olarak açıklanır.

Okul öncesi eğitim önemi ile yetişen alan çocuklar, erken çocukluk dönemlerinde kendilerini tanımaya başlar ve becerilerini daha net bir şekilde geliştirirler. Biyolojik olarak bakıldığında da insan beyninin 0-6 yaş döneminde, yani temel okul öncesi dönemde daha etkin olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır. Çocukların beyni 0-6 yaş döneminde yeni bilgi işlemeye ve geliştirmeye daha yatkın olur. Örnek vermek gerekirse; 5 yaşındaki bir çocuğun yeni bir dili öğrenme eşiği ile 20 yaşındaki bir gencin yeni dil öğrenme eşiği arasında gözle görülür bir fark bulunmaktadır.

Tüm bu bilgilere rağmen veliler “Okul öncesi eğitim neden önemlidir?” ya da “Okul öncesi eğitim gerekli midir?” şeklinde sorular sorabilirler.

Okul öncesi eğitimin önemi ve gerekliliği ile ilgili sorulan sorulara en net verilecek cevaplar ise şunlardır:

  • Okul öncesi eğitim, çocukların hem ruhsal hem de zihinsel gelişiminin en önemli olduğu dönemdir. Bu dönemde çocuklar sosyalleşir, öğrenme kabiliyetleri gelişir ve her türlü yetenek gelişimine açık olurlar.
  • Çocuklar evde yapamayacakları aktiviteleri sadece eğitim merkezlerinde gerçekleştirebilir. Eğitim merkezlerinde yapılan aktiviteler çocuklara, farklı bakış açılarını, paylaşmayı ve zaman yönetimini öğretir.
  • 0-6 yaş aralığındaki çocukların hayatlarında kural tanımı bulunmamaktadır. Okul öncesi eğitim çocuklara, kural tanımını ve toplum içinde yaşamayı öğretir. Bir plan ve programa dahil olan çocukların normal okul çağları geldiği zaman daha rahat adapte olduğu görülür.

Okul Öncesi Eğitimin Çocuklara Faydaları

İnsanlar bilgiden ayrı bir şekilde doğar ve refleksleri ile dünyaya gelir. Doğum sonrasındaki refleksler, bebeklerin yaşamlarını sürdürmeleri için gereklidir. Doğum sonrası ile beraber uzun bir öğrenme dönemi başlar. Kademeli olarak bebekler önce emmeyi, ardından da yavaş yavaş dertlerini belirgin hale getirmeyi öğrenirler.

Bu süreçleri konuşma, emekleme ve yürüme gibi evreler takip eder. 0-6 yaş arası çocuklar, hem ruhsal hem de zihinsel olarak öğrenmeye en müsait dönemdedirler. Erken çocukluk döneminde insanlar bir dil öğrenmek ile beraber renkleri, sayıları ve harfleri tanımaya başlarlar. Günümüzde 0-6 yaş dönemi çocuklara ikinci bir dil eğitimi de verilmektedir.

Örnekleri detaylandırmak gerekirse, dünyanın en başarılı müzisyenleri ilk müzik aletlerini 0-6 yaş dönemlerinde almışlardır. Türkiye’nin en büyük müzisyenlerinden Fazıl Say, erken çocukluk döneminde aldığı üflemeli çalgı ile müziğe başlamış ve 8 yaşında ilk bestesini yapmıştır. Her çocuğun gelişimi ve ilerleyişi farklı bir şekilde cereyan etmektedir lakin yalnızca bu durum bile okul öncesi eğitimin faydalarına çok minik bir örnek oluşturmak için yeterlidir.

Motor Becerilerinin Gelişimi

Bebeklerde ve çocuklarda fiziksel olarak gelişen becerilerin tamamına motor becerileri adı verilmektedir. Fiziksel gelişim, çocuklardaki kaslara bağlı olan gelişimlerdir. Motor becerileri temel olarak bebeklik ile başlar ve ergenlik dönemine kadar devam eder. İstisnai durumlarda ergenlik sonrasına kadar da bu dönem devam edebilmektedir. Parmaklar, eklemler gibi bölgelerde olan gelişimler ince motor becerileri olarak adlandırılır. Ayak, bacak, kol gibi kas kütlelerinin daha yoğun olduğu bölgelerdeki gelişimler ise kaba motor becerileridir.

Motor becerileri temel olarak reflekse dayansa da bu becerileri geliştirmek için bir dizi eğitim gereklidir. Bu eğitimler bir süreliğine evde verilebilir lakin çocuklardaki gelişimin zamanında tamamlanması için okul öncesi eğitim ile birlikte gelişmesi en doğru karar olacaktır. Çocuklar; koşma, zıplama, atlama gibi kaba motor becerilerini sınırsız bir enerji yükü ile yerine getirirler. Zaman geçtikçe bu sınırsız enerjiyi daha randımanlı ve gerektiği kadar kullanma evresine geçerler. Randımanlı hareket becerisi çocukların dünyayı ve çevresini tanımasına yardımcı olur ve toplum ile uyumlu hale gelerek iletişim becerilerini de geliştirirler.

İnce ve kaba motor becerileri, beyin ve kasların birlikte çalışması ile meydana gelir. Çocuklar, kalem tutarak, koşarak ve ellerini yıkayarak motor becerilerini test eder. Okul öncesi eğitimi ile çocuklar, bu becerilerini hem detaylı bir şekilde gözlemleyebilirler hem de organize hareket etmeyi öğrenirler.

Sosyal İlişkilerinin Gelişimi

Çocukların ilk sosyal deneyimi ve etkileşimi anne ile başlar. Ardından aile içerisinde diğer insanlar ve yakın kişiler ile bu etkileşim devam eder. 0-6 dönemindeki bir çocuğun iletişim becerileri geliştikçe, çevresi de gelişmeye başlar. Sosyal çevresi sağlıklı bir şekilde gelişen çocuk, büyüdükçe toplum ile yaşama konusunda sıkıntı yaşamaz ve paylaşıma açık bir hale gelir. Fakat sosyal gelişimini sağlıklı bir şekilde ilerletememiş çocuk, toplum tarafından baskı altına alınır ve bu baskı mutsuzluğu da beraberinde getirir.

Benliklerini kavrayamamış çocuklarda, uyumsuzluk kaynaklı çeşitli psikolojik rahatsızlıklar baş gösterebilir.
Erken çocukluk dönemindeki bir çocuk hem kendisini hem de çevreyi tanır. Özellikle 3 yaşına giren çocuklarda sosyalleşme eğilimi başlar.

Bu dönemde yeni arkadaşlıklar ve ilişkiler kurmak isterler. Kurulan bu sosyal ilişkiler çocukların; becerilerini kavramasını, daha keskin iletişim becerileri geliştirmesini ve kendilerini tanımlama konusunda büyük bir aşama kaydetmesine sağlar. Fakat bu sosyal gelişim sadece ev ve ev çevresindeki insanlarla oluşamaz.

Çocukların, yeni çocuklarla tanışması, onlar ile iletişim kurması, oynaması gerekmektedir. Okul öncesi eğitim ile çocuklar sosyalleşme eğilimlerini sağlıklı bir şekilde yönetirler.

Üç yaşındaki çocuklar içgüdüsel olarak paylaşmayı bilmezler. Okul öncesi eğitimle birlikte üç yaş sonuna doğru sosyal gelişimi ilerlemiş çocuk paylaşmaya ve birlikte oyun oynamaya daha uygun bir duruma gelir. İnsanların arasına daha kolay atılmaya ve konuşmaya başlar.

Dil ve İletişimin Gelişimi

Doğum sonrasındaki çocuklar, motor becerilerini geliştirmeye odaklı durumdadırlar. Yapılan kas hareketlerinin belirli bir amacı yoktur lakin çocuklar, bu hareketleri tekrarlamaktan memnun olmaya başlarlar. Çocuklar neredeyse 2 yaşına kadar zihinsel etkinlik göstermezler.

Koşullar her ne olursa olsun, yeni doğan bir bebek anadili için uygun ortamda meydana gelmiştir. Araştırmalar, çocukların 5 yaşına anadilin temel özellik ve kurallarını öğrendiğini gösterir. Çocuğun anadilini öğrenmesi, en büyük iletişim aracını da kavramış olması anlamına gelir ve çevre ile etkileşimi temas kurarak olur. Fakat belirli bir süre sonra çevre ile olan etkileşimin anlam kazanması için çocuğun iletişim kurması gerekir.

İletişimin temelini de dil bilgisi oluşturur. Piaget’e göre dil ve iletişim becerisi dörde ayrılır:

  • Agulama Dönemi,
  • Tek Sözcük Dönemi,
  • Telgrafik Konuşma Dönemi,
  • İlk Gramer Dönemi.

Piaget’in ayırdığı dönemdeki temel konu çocuklara verilen eğitim ve eğitimin niteliğidir. Çocuklar, konuşma ve iletişim yapısı olarak taklit etmeye meyillidir. Hatta çocukların çıkardığı ilk sesler ve söyledikleri ilk kelime taklit ile oluşur. 2,5 yaş dönemine gelen çocukların ortalama kelime haznesi 300 kelimeden oluşmaktadır. Kelimeleri öğrenmeye başlayan çocuk, soru sormaya başlar.

Soru sorma evresi de çocuğun dünya ile etkileşimi ve iletişimi için oldukça büyük bir önem oluşturur. Okul öncesi eğitim ile çocuklar konuşma ve iletişimdeki temel becerileri öğrenebilecekleri gibi bu becerilerini en detaylı şekilde geliştirebilirler. Gramer bilgisi olan ve kelime dağarcığı yüksek olan çocuk, kendini anlatabilmek ve çevresini tanımlayabilme konusunda ön planda olur. Eğitim, aile ile başlar ama asla sadece aile ile devam edemez.

Okul Ortamına Alışkanlık Kazanılması

Ailelerin, çocukları için en büyük endişelerinden biri de okul ortamına ve düzenine çocukların nasıl tepki vereceğidir. Aslınsa bu kaygı, “Eğitim neden önemlidir?” sorusunun da temelini oluşturur. Okul öncesi ve okul dönemi ile çocukların bazı alışkanlıkları kazanması ve sorumluluk bilincine sahip olması gerekir. Okul öncesi önemi de sorumluluk kazanma ile başlar. Sorumluluk duygusu gelişen çocukların herhangi bir ortama alışkanlık kazanması, diğer çocuklara göre daha kolaydır.

Çocukların eksiksiz gelişimlerine rağmen aileler de çocukları ile kendilerini geliştirmelidir. Eğitim süreci temelde çocuğu baz alır lakin ailelere çok büyük bir rol düşmektedir. Çocuk eğitimi ailede başlar ve okulda devam eder. Fakat eğitim sürekli bir süreç olduğu için çocuklar aile içinde de eğitim almaya ve gördüklerini yapmaya meyillidir.

Bir çocuğun okul ortamına alışması ve daha rahat olması için ailelere verilen bazı önemli tavsiyeler şunlardır:

  • Çocuklar için tatil süreci uzatılmamalıdır. En az iki hafta önce çocuk, okul dönemi için yavaş yavaş hazırlanmalıdır. Bu sürecin başarılı yönetilmesi, çocuklardaki okul korkusunu yener.
  • Alışma süreci içerisinde çocuklara bir uyku düzeni oluşturmak gereklidir. Bunun için çocuğu her gün 10-15 dakika erkenden yatırıp sabah yine erken saatte kaldırmak oldukça önemlidir. Lakin çocuğun alışması için velilerin de bu düzene uyması gerekir.
  • Gideceği ortam ile ilgili fikri ve bilgisi olmayan çocuk ya da yetişkin her insan kaygı duyar. Çocuklardaki bu kaygıyı gidermek için velilerin çocuklarına okul ile ilgili güzel anılarını anlatması, çocuğun rahatlamasını sağlar.
  • Okul dönemi öncesi mümkünse okula gidip, orada çocuklar ile vakit geçirmek uyumu kolaylaştırır ve çocuklar oldukları yeri benimseme eğilimi gösterir.

Öz Bilincin Gelişimi

Çocuk gelişimi özellikle ilk üç yılda oldukça hızlı bir şekilde gerçekleşir. Bu süreçte çocuklar iletişim kurmayı, konuşmayı ve yürümeyi öğrenirler. İlk olarak temel duygular meydana gelir. Onun hemen ardından zihinsel gelişim başlar ve öz bilinç duyguları ortaya çıkar. İlk olarak çocuklar ben ayrımı yapmayı öğrenirler.

Zamanla suç, utanç, mahcubiyet ve üzüntü gibi duygular da “ben” kavramı ile birlikte gelir. Lakin tek başına öz bilinç gelişimi mümkün değildir. Çocukların sağlıklı bir değerlendirme yapacak konuma gelebilmeleri için bir toplumda nasıl yaşanması gerektiğini öğrenmeleri gerekir. Yani toplum standartları ve normlarını öğrenmeleri ardından da kendi hedef ve hayallerini fark etmesi gerekir. Bu süreç öz bilincin gelişimini oluşturur.

Öz bilinç, temel duygulara kıyasla ileriki gelişim noktalarında oluşmaya başlar ve gelişimleri görece zaman almaktadır. Çocuklar toplum içerisinde yaşayarak bu duyguların anlamlarını kavrar. İlk bakışta bir refleks olarak kazanıldığı düşünülse de duygular, bir öğrenim süreci sonrasında kazanılır.

Okul öncesi eğitim ile yaşıt çocuklar birbirleri ile iletişim kurar ve birbirleri sayesinde bu duyguların temelini kazanır. Örneğin; ödevini yapmayan bir çocuğun mahcubiyet hissetmesi öz bilinç kazanmasındandır ve temelini okul öncesi verilen eğitim oluşturur. Bu duygular çocuklarda iletişimi, sosyal kabiliyeti ve toplumda yaşama yeteneklerini geliştirir.

Diğer Yazılar