Anaokulu sektöründe öğrenci bulma ve kayıt alma süreci, son yıllarda artan rekabet ve ekonomik dalgalanmalar nedeniyle giderek zorlaşmaktadır. Birçok anaokulu, kendini yenileyemediği ve modern pazarlama stratejilerine uyum sağlayamadığı için öğrenci bulma konusunda ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bu yazıda, anaokullarının karşılaştığı öğrenci bulma sorunlarına odaklanacağız. Madde madde inceleyelim. Keyifli okumalar.
2009 yılından beri okul öncesi eğitim sektörüne yeni okullar kazandırıyoruz. Gerek anahtar teslim kurulumlar, gerek danışmanlık süreçleri, gerekse iş geliştirme çalışmalarımızda öğrenci bulma konusunu ele alırken bir çok detayı ortaya çıkardık.
Özellikle iş geliştirme çalışmalarında ( daha çok mevcut anaokullarına yapmış olduğumuz danışmanlık hizmetinde) anaokulu sahiplerinin en büyük sorunu daha fazla öğrenci bulma idi.
Yaptığımız incelemeler ve çözüm önerilerimizle kısmi rahatlama sağlayıp ardından hedef odaklı yaklaşımla tüm süreci değiştirdiğimizi söyleyebiliriz. Bu güne kadar edindiğimiz tecrübelerimizle bir anaokulunun hangi noktalarda aksadığını başlıklar halinde anlatalım.
Kurumsal bir vizyon ve misyon oluşturmayan anaokulları, eğitim politikalarını net bir şekilde belirleyemedikleri için velilerin güvenini kazanmakta zorlanmaktadır. Veliler, çocuklarını teslim edecekleri okulun geleceğe dair bir yol haritası olup olmadığını bilmek ister. Net bir vizyon belirlemek, okulun öne çıkmasını sağlayan önemli bir unsurdur.
Bir anaokulunun başarılı ve sürdürülebilir olabilmesi için, eğitim anlayışını ve hedeflerini açık bir şekilde ortaya koyması gerekir. Vizyon, okulun uzun vadeli hedeflerini belirlerken, misyon ise bu hedeflere ulaşmak için izlenecek yolu gösterir.
Vizyon, okulun gelecekte ulaşmak istediği noktayı ifade eder.
Örneğin:
“Çocukların bireysel yeteneklerini keşfetmelerini ve geleceğin liderleri olarak yetişmelerini sağlamak.”
Misyon, okulun bu vizyona ulaşmak için izleyeceği yolu anlatır. Örneğin:
“Çocukların sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimlerini destekleyen yenilikçi ve sevgi dolu bir öğrenme ortamı sağlamak.”
Anaokulları için net bir vizyon ve misyon belirlemek, eğitim kadrosunun, velilerin ve çocukların aynı hedef doğrultusunda ilerlemesini sağlar.
Kurumsal bir kimlik oluşturmayan ve eğitim anlayışını net bir şekilde ifade edemeyen anaokulları, bir çok konuda sorun yaşamaktalar. En çok yaşanılan sorunlar;
İş geliştirme danışmanlığı sırasında ilk dikkatimizi çeken konu tam da kurumsal vizyon eksikliğiydi. Önce anaokuluna bir vizyon tanımlayıp kısa ve uzun vadeli hedeflere geçiyoruz.
Bir anaokulunun uzun vadeli bir başarı yakalayabilmesi için net, somut ve ölçülebilir hedefler belirlemesi gerekir. Ancak birçok anaokulu, çeşitli nedenlerden dolayı bu hedefleri oluşturamaz ve uygulamaya koyamaz. Belirlenmiş kısa ve uzun vadeli hedefleri olmayan bir anaokulu, gelişimi takip edemez ve rakiplerinin gerisinde kalır. Kurumsal hedeflerin eksikliği, okul içerisindeki karar alma mekanizmasının zayıflamasına ve hizmet kalitesinin düşmesine neden olur.
Bir anaokulu daha fazla öğrenciye ulaşmak, bilinirliğini artırmak ve sunduğu eğitimi geliştirmek isteyebilir. Ancak bunun önünde birçok ekonomik ve stratejik engel bulunmaktadır. İşletme maliyetlerinin fazla olması, bütçenin verimli kullanılamaması ve yanlış stratejiler izlenmesi, okulun sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasını engelleyerek gelişimine en büyük tehdidi oluşturur. Şimdi bu engelleri tanımlayalım
Anaokullarının büyüme sürecindeki en büyük sorunlardan biri, maliyetlerin yüksekliği ve bütçenin doğru yönetilememesidir. Okul, eğitim materyalleri, personel maaşları, kira, bakım-onarım gibi giderleri karşılamak zorundadır. Eğer bütçe yanlış yönetilirse, okulun kârlılığı düşer ve yatırım yapılması gereken alanlara kaynak ayrılamaz.
Örneğin:
Finansal sürdürülebilirliği sağlayamayan anaokulları, zorunlu giderler nedeniyle eğitim kalitesinden taviz vermeye başlar. Bu da velilerin güvenini kaybetmesine ve öğrenci sayısının düşmesine neden olur.
Bir anaokulu, sadece öğrenci sayısını artırmaya odaklandığında, genellikle plansız ve rastgele adımlar atar. Ancak bir okulun başarısı, yalnızca kayıtlı öğrenci sayısına bağlı değildir; verilen eğitimin kalitesi, veli memnuniyeti ve sürdürülebilir büyüme gibi birçok faktörün bir arada yönetilmesi gerekir.
Stratejik planlama eksikliğinin sonuçları:
Eğer bir anaokulu kendi güçlü ve zayıf yönlerini analiz etmez ve kendisine ulaşılabilir hedefler koymazsa, sürdürülebilir bir büyüme sağlayamaz.
Anaokulları, mevcut durumlarından kurtulmak için ilk çözüm olarak reklam ve tanıtım çalışmalarına ağırlık vermeyi tercih eder. Ancak bilinçsiz ve amaçsızca yapılan reklam çalışmaları, okulun kaynaklarını boşa harcamasına neden olabilir.
Reklamın getirdiği yanlış algılar:
Reklam, yalnızca bir konum belirleme aracıdır, okulun gerçek değerini ve kalitesini yükseltmez.
Eğer temel sorunlar çözülmeden reklam yapılırsa, sadece geçici bir öğrenci artışı yaşanır ve uzun vadede okul yine aynı sorunlarla karşılaşır.
Anaokulları sürdürülebilir bir büyüme ve kaliteli eğitim sunabilmek için hedeflerini doğru belirlemeli ve objektif bir bakış açısıyla kendilerini sürekli yenilemelidir. İşte anaokullarının uygulaması gereken adımlar:
Anaokulları gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler belirlemelidir.
Sonuç: Hedefsiz Kalmamak, Geleceği Şekillendirmek
Bir anaokulunun gelişimi ve başarısı, doğru hedefler belirlemesine ve bu hedeflere ulaşmak için stratejik adımlar atmasına bağlıdır. Eğer bir anaokulu finansal zorluklar, stratejik planlama eksikliği ve yanlış reklam çalışmaları nedeniyle plansız hareket ederse, uzun vadede sürdürülebilirliğini kaybeder ve kapanma riskiyle karşı karşıya kalır.
Okulun geleceğini garanti altına almak için:
✔️ Bütçe doğru yönetilmeli ve finansal sürdürülebilirlik sağlanmalı.
✔️ Eğitim kalitesi öncelik haline getirilmeli ve sürekli iyileştirme yapılmalı.
✔️ Markalaşma ve pazarlama profesyonelce ele alınmalı, reklamdan ziyade velilere değer sunulmalı.
✔️ Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenerek okulun geleceği planlanmalı.
Ancak bu şekilde bir anaokulu yalnızca varlığını sürdürmekle kalmaz, aynı zamanda sektörde güçlü bir konuma sahip olur ve rakiplerinden ayrışarak büyümeye devam eder.
Velilerle etkili bir iletişim kuramayan anaokulları, çocukların eğitim sürecine dair güven oluşturmakta zorlanır. Bu durum, velilerin anaokuluna olan bağlılığını zayıflatarak, çocuklarının eğitimine dair merak ettikleri bilgileri alamamalarına yol açar. Velilerin geri bildirimlerine duyarsız kalan veya yetersiz bilgilendirme yapan kurumlar, mevcut müşteri portföyünü korumakta güçlük çeker, aynı zamanda potansiyel yeni velilerin de güvenini kazanamaz. Mevcut müşterilerini koruyamayan anaokulu ve kreşlerde görülen bu sorun, aslında uzun vadede kurumun sürdürülebilirliğini tehlikeye atan ciddi bir problemdir. Bu sorun öğrenci bulma sorunu olarak karşımıza çıkar.
Buradaki asıl sorun, anaokulu sahiplerinin kendilerini zamanla yıkılmaz bir kale olarak görmeye başlamasıdır. “Nasıl olsa insanlar bize geliyor. Kaç yıllık anaokuluyuz?” şeklinde bir düşünce, yeniliklere ve gelişime kapalı bir ortam yaratır. Bu düşünce tarzı, rekabetin önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımıza çıkar.
Günümüz eğitim ortamında, sürekli değişen beklentiler, teknolojik gelişmeler ve pedagojik yaklaşımların hızla evrildiği bir dünyada, yeniliklere ayak uyduramayan anaokulları kısa sürede geride kalmaktadır. Anaokulunun mevcut başarısını ve geçmişteki tecrübelerini övmesi, geleceğe yönelik stratejik bir vizyon geliştirmesini engeller; bu da kurumun dinamik bir yapıya bürünmesini zorlaştırır.
Çocuğunu bir anaokulundan diğerine gönderen velilerin ortak noktası, çocuklarıyla ilgili yeterli ve doğru bilgi alamamalarıdır. Veliler, çocuklarının eğitim sürecinde neler yaşadığını, hangi etkinliklere katıldığını, gelişimlerinin nasıl takip edildiğini bilmek ister.
Ancak, bu tür bilgilerin eksik veya yüzeysel sunulması, velilerin beklentilerini karşılamaz ve okula olan güvenlerini sarsar. Aynı zamanda, velilerin beklentilerinin önemsenmemesi, onların okula karşı tutumunu olumsuz yönde etkiler. Okul, velilerin sesini duymadığını ve onların beklentilerine karşı duyarsız davrandığını düşündüğünde, bu durum velilerin alternatif eğitim kurumlarına yönelmesine neden olabilir.
Anaokullarında etkili iletişim eksikliği sadece anlık öğrenci kayıplarına değil, aynı zamanda uzun vadede kurumsal imajın zedelenmesine, marka sadakatinin azalmasına ve rekabet gücünün düşmesine yol açar. Anaokulunun hem mevcut müşteri portföyünü koruyabilmesi hem de yeni öğrencilere ulaşabilmesi için, sürekli olarak iletişim stratejilerini güncellemesi, velilerin beklentilerini yakından takip etmesi ve geri bildirimleri doğrultusunda kendini yenilemesi gerekmektedir.
Bu yenilenme süreci, sadece reklam ve tanıtım faaliyetleriyle sınırlı kalmamalı; eğitim kalitesi, pedagojik yaklaşımlar, güncel teknolojilerin kullanımı ve şeffaf iletişimle desteklenmelidir. Böylece, velilerle kurulacak güçlü bir güven bağı, anaokulunun rekabetçi eğitim sektöründe sürdürülebilir bir konuma ulaşmasını sağlayacaktır.
Hızla artan maliyetler, anaokullarının gelirlerini aynı oranda artırmasına imkan tanımamaktadır. Genellikle yapılan 1 yıllık anlaşmalar 10 aylık süreler üzerinden yürütülür. Okul öncesi eğitim kurumlarının yaz okulu kampanyaları, velilerin anaokulunun yalnızca Eylül-Haziran ayları arasında hizmet verdiğini düşünmesine neden olmaktadır. Bu durum, yaz döneminde öğrenci kaybına yol açarak Eylül ayında eğitim sezonunun başlamasını iple çekmeye sebep olur.
İşletme maliyetlerinin yüksek seyretmesi, sürdürülebilirlik adına kaçınılmaz olarak bazı tasarruf tedbirlerinin uygulanmasını gerektirir. Ancak bu tasarruf önlemleri, genellikle sabit giderlerden ziyade değişken gider kalemlerinde yapılmaktadır. Örneğin, kırtasiye, yemek ve personel giderlerinde yapılan kısıtlamalar öne çıkmaktadır.
Bir anaokulunun 50.000₺ kira ödemesi söz konusuysa, enflasyon oranlarına paralel olarak kira artışı gerçekleştirmesi kaçınılmazdır. Yemek giderleri de aynı şekilde ani artışlara maruz kalmaktadır. Bu nedenle, yıllık enflasyon oranı açıklandığında, anaokulunun kârlı olduğu dönemler genellikle Eylül ve Ocak aylarıyla sınırlı kalırken, Ocak-Eylül arasındaki dönemlerde elde edilen gelirler neredeyse giderlerle dengelenmekte, net kazanç sağlanamamaktadır.
Bütçe planlaması yapmayan anaokulları, fiyatlandırma stratejilerini de belirlemek konusunda zorlanmaktadır. Öğrenci ücretlerini etkileyen birçok faktör varken, binlerce anaokulu fiyatlarını çevrelerindeki rakiplerine göre ayarlamaya çalışmaktadır. Gelirlerin az, giderlerin ise yüksek olması durumunda, anaokulları bazı alanlarda ödün vermek zorunda kalmaktadır.
Sonuç olarak, maliyetlerin artması birçok anaokulunun giderlerini kısmaya yönelmesine neden olur. Ancak bu tasarruf önlemleri, çoğunlukla çocuklara sunulan eğitim kalitesinde düşüşe sebep olur. Eğitim kalitesinin düşmesi ise, velilerin alternatif eğitim kurumlarına yönelmesiyle sonuçlanarak, kurumun rekabet gücünü olumsuz yönde etkiler.
Bazı anaokullarında, personellere ödenen maaşların asgari ücret düzeyinde olması, çalışanların temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmasına yol açmaktadır. Bu durum, nitelikli personelin daha iyi kazanç sağlayabilecek farklı alanlara yönelmesine sebep olur.
Okul öncesi lisans mezunu öğretmenler, genellikle KPSS sınavına girip atanma sürecini beklerler; şanslı olanlar memur statüsünde, devlet kademesinde görev almaya başlarlar. Günümüz koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda, bu durum tamamen haksızlık olarak değerlendirilemez. Ancak, özel sektörde görev yapan öğretmenler istedikleri maaşı alamamakta, hatta eğer o maaşı alabilseler dahi, bunu ödeyebilecek anaokulu veya kreş sayısı oldukça sınırlı kalmaktadır. Bu nedenle, birçok öğretmen en azından asgari ücretin biraz üzerinde bir ödeme alabilmeyi umut etmektedir.
Bu durumun arkasında birçok faktör bulunsa da, öğretmen maaşlarının düşük olmasının en önemli nedenlerinden biri, ön lisans mezunu kişilerin de öğretmenlik yapabilme imkânının bulunmasıdır. Birçok kreş, ön lisans düzeyinde personel istihdam edebildiği gibi, lise mezunu personel de çalıştırabilmektedir. Bölgenin ekonomik yapısı, personelin beklentileri ve diğer çeşitli nedenlerden dolayı eğitim personeli kalitesi düşmekte, bu da ödenecek maaşların da düşmesine neden olmaktadır.
Lisans mezunu eğitimciler yerine, ön lisans ve lise mezunu personelin tercih edilmesi, durumu daha da karmaşık hale getirmektedir. Bu durum sadece eğitim personeli için değil, anaokulu bünyesinde çalışan tüm personel için geçerlidir. Kurumlar, nitelikli personel beklentisinin yüksek olduğunu bilerek hareket etmek ister; ancak, her zaman bu beklentiyi karşılayamadıklarını da söyleyebiliriz. Hem personel kaliteli olsun, hem de asgari ücret vereyim düşüncesi etkili bir düşünce değildir.
Böyle bir ortamda, personel “ne kadar ekmek, o kadar köfte” anlayışıyla hareket edebilmektedir. Bu yaklaşım, bireylerin kendilerini geliştirmeleri yerine mevcut durumlarıyla yetinmelerine yol açmakta ve personelin performansında düşüklüğe neden olmaktadır.
Ayrıca, anaokullarının çoğunda personelin mesleki gelişimlerini destekleyici çalışmaların yetersiz olması, çalışanların bilgi ve becerilerini güncel tutmalarını engellemektedir. Bu durum, personelin daha önce edindikleri bilgilerle sınırlı kalmasına veya “ben yetiştiririm” yaklaşımının benimsenmesine yol açmakta; dolayısıyla, personelin birçok konuda eksik kalmasına sebep olmaktadır. Aynı zamanda “ben yetiştiririm” düşüncesi en pahalı olan yöntemdir.
Özetle, maaş politikaları, eğitim koşulları ve personelin niteliği; hem çalışan motivasyonunu hem de genel eğitim kalitesini doğrudan etkilemektedir. Bu faktörler, anaokulunun marka imajını veliler gözünden zedeleyerek, kurumun güvenilirliğini ve tercih edilebilirliğini olumsuz yönde etkiler.
Nitelikli ve motive personelin eksikliği, eğitimde sunulan hizmet kalitesinin düşmesine neden olurken, veliler de çocuklarının eğitim sürecinde yeterli ve kaliteli bir deneyim yaşamadıklarını düşünmeye başlar. Sonuç olarak, bu durum anaokullarının öğrenci bulma sürecinde ciddi sıkıntılar yaşamasına yol açar. Veliler, kaliteli eğitime ve güvenilir bir eğitim ortamına önem verirken, personel kalitesindeki eksiklikler, okulun rekabet gücünü düşürerek öğrenci kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle, anaokullarının hem personel motivasyonunu artıracak hem de eğitim kalitesini yükseltecek stratejiler geliştirmesi, marka imajını güçlendirecek ve öğrenci bulma konusunda sürdürülebilir bir başarı sağlayacaktır.
Anaokulları genellikle yalnızca kayıt dönemlerinde ya da kriz anlarında müşterileriyle iletişime geçmeye çalışmaktadır. Ancak, etkili ve sürdürülebilir müşteri ilişkileri yönetimi için yılın her günü düzenli iletişim kurulması gerekmektedir. Sadece kayıt dönemlerinde okulun isminin duyulması ve veliler tarafından takip edilmesi, zamanla iletişim eksikliğine ve marka görünürlüğünün azalmasına yol açar.
Düzenli iletişim, velilere okulun eğitim süreçleri, etkinlikleri ve güncel gelişmeleri hakkında sürekli bilgi sunarak güven tesis eder. Bu sayede, sadece kayıt dönemlerinde değil, yıl boyunca velilerle kurulan iletişim, okulun varlığını ve değerini sürekli hatırlatır. Böyle bir yaklaşım, kriz anlarında dahi velilerin okulun destekleyici ve şeffaf yapısını görmelerini sağlar.
Ayrıca, sürekli iletişim stratejisi, okulun uzun vadeli marka imajını güçlendirir. Veliler, sadece kayıt döneminde değil, her zaman kendilerini bilgilendiren, destekleyen ve sorularına cevap veren bir anaokuluyla daha uzun süre bağ kurmaya eğilimlidir. Bu durum, mevcut müşteri sadakatini artırırken, potansiyel müşterilerin de ilgisini çeker.
Sonuç olarak, anaokullarının başarılı bir öğrenci bulma ve müşteri ilişkileri stratejisi, sadece belirli dönemlere odaklanmaktan ziyade, yılın tüm zamanlarında etkili ve düzenli bir iletişim kurmaya dayanır. Bu yaklaşım, kurumun güvenilirliğini artırır, marka imajını güçlendirir ve rekabet ortamında öne çıkmasını sağlar.
Okula ilk kez gelen bir velinin karşılanma süreci, okulun prestiji açısından büyük önem taşır. Samimiyetsiz veya amatör bir karşılama, olumsuz bir ilk izlenime neden olabilir.
Anaokulunun karşılama hizmetleri; marka imajının, müşteri sadakatinin ve dolayısıyla öğrenci bulma sürecinin merkezinde yer alır. İyi yapılandırılmış bir karşılama süreci, velilerin okul hakkındaki algısını olumlu yönde şekillendirir, güven duygusunu pekiştirir ve kayıt oranlarını artırır. Buna karşılık, eksik veya yetersiz bir karşılama, hem mevcut velilerin memnuniyetini azaltır hem de yeni öğrenci kazanımında ciddi zorluklara yol açar. Dolayısıyla, anaokullarının, yılın her döneminde etkili karşılama hizmetleri sunması, uzun vadeli başarı ve rekabet gücü açısından kritik bir öneme sahiptir.
Güzel bir söz “kötü haber kanat takar, iyi haber kulağa bile varmaz. “
Günümüzde dijital pazarlama, yalnızca sosyal medya paylaşımlarından ibaret değildir; web siteleri, Google aramaları, e-posta pazarlaması, dijital reklamlar ve diğer online kanallarda etkili bir varlık göstermeyi de kapsar.
Ancak birçok anaokulu sahibi, yalnızca etkinlik fotoğrafları paylaşarak sosyal medyada var olmanın yeterli olacağını düşünüyor. Oysa bu yaklaşım, mevcut veliler için çocuklarının gün içinde neler yaptığını görmek açısından faydalı olsa da, yeni velileri ikna etmek ve kayıt süreçlerini hızlandırmak için yeterli değildir. Çünkü hiç kimse sadece bir etkinlik görüp “Harika! Çocuğumu hemen buraya kaydettirmeliyim.” demez.
Dijital pazarlama, belirli bir hedef kitleye doğru kanallarla ulaşarak marka bilinirliğini artırma, müşteri ilişkilerini güçlendirme ve dönüşüm sağlama sürecidir. Bir anaokulu için dijital pazarlama sadece Instagram’da etkinlik paylaşmaktan ibaret değildir. Web sitesi, Google Haritalar kaydı, SEO çalışmaları, dijital reklam kampanyaları ve e-posta bültenleri gibi farklı kanalları da içine alan geniş bir strateji gerektirir.
Birçok anaokulu, reklam bütçesini verimli kullanamamakta veya bu süreci sektör dinamiklerine hakim olmayan reklam ajanslarına emanet etmektedir. Bu durum, yanlış hedef kitleye ulaşılmasına, düşük dönüşüm oranlarına ve bütçenin boşa harcanmasına yol açmaktadır. Reklamcılık dışarıdan sadece “reklam vermek” olarak algılanabilir; ancak gerçek başarı, reklamın doğru kişilere ulaşıp ulaşmadığı ve ne derece etkili olduğuyla ölçülmelidir.
Yanlış Ajans Seçimi Neden Sorun Yaratır?
Genel hizmet veren bir reklam ajansı, birçok farklı sektöre hizmet sunduğu için anaokulu gibi özel bir alanın dinamiklerini yeterince iyi bilmeyebilir. Bu durum, yapılan kampanyaların yüzeysel kalmasına ve gerçek potansiyelin kullanılamamasına neden olur. Reklamın yalnızca görüntülenme ve erişim rakamlarıyla değerlendirilmesi büyük bir yanılgıdır. Gösterim oranlarının yüksek olması her zaman başarı anlamına gelmez. Asıl önemli olan, hedef kitleyle doğru etkileşim kurarak velilerin okul hakkında bilgi almak istemesini ve nihayetinde kayıt yaptırmasını sağlamaktır.
Birçok anaokulu sahibi, reklam ajanslarını “Bu işi biliyorlar, biz de onların yönlendirdiği şekilde ilerleriz” düşüncesiyle süreci tamamen ajansa bırakıyor. Ancak reklamı yönetmek ile okul öncesi eğitimi bilmek aynı şey değildir. Eğer ajans sektöre dair yeterli bilgiye sahip değilse, reklam stratejisi yanlış kurgulanır ve bütçe verimsiz kullanılır. İşte bu noktada, reklamın doğru sunulup sunulmadığı büyük önem kazanır.
Bir reklam çalışması yalnızca gösterim almak için değil, okulun eğitim felsefesini, kurumsal vizyonunu ve velilere sunduğu değeri anlatmak için yapılmalıdır. Anaokulu sahipleri, reklam sürecinde bilinçli bir şekilde yönlendirilmeli, ajansın eğitim sektörüne hakim olup olmadığını sorgulamalıdır.
Sonuç olarak: Anaokulu sahipleri, reklam çalışmalarını yalnızca erişim ve gösterim odaklı değil, dönüşüm ve kayıt sürecini destekleyen bir stratejiyle yönetmelidir. Eğitim sektörüne özel çalışan uzman bir ekip, sadece reklam yayınlamakla kalmaz, aynı zamanda doğru velilere ulaşarak anaokulunun büyümesine gerçek katkı sağlar.
SIK SORULAN SORULAR
Anaokulu öğrenci sayısını artırabilmek için, önce yapılan işin tanımını, hedef kitlenizi çok iyi tanımalısınız. Anaokulunuzun kurumsal vizyonunu, bölgenizin yapısına ve rakiplerinizin durumuna göre belirleyebilirsiniz. Bir anaokulunun öğrenci sayısının artırılabilmesi için öncelikle rakiplerinizden daha iyi bir pozisyona gelmeniz gerekmektedir. Marka imajınızı güçlendirip, iç işleyişinizi yeniden düzenlemeniz gerekmektedir. Çok iyi eğitimci olmak, daha fazla öğrenci alacağımız anlamına gelmemektedir. Bir anaokulu işleyişini bütünsel olarak ele almalı ve süreçleri doğru yönetmelisiniz. Aşağıda size yararlı olacak kısa bir açıklama yapalım.
Öğrenci kaydını artırmak için şu stratejileri uygulayabilirsiniz:
Velilerin anaokulunuza ilgi göstermesi için bir çok şey yapabilirsiniz. Yazımızda anlattığımı sorunları kendi anaokulunuz için uygulayabilirsiniz. Her ne olursa olsun bütünsel bir bakış açısına sahip olmanız gerekmektedir. Velileri anaokuluna çekebilmek için aşağıdaki maddeler ilk başta işinize yarayabilir.
Dijital pazarlamayı nasıl etkili kullanabilirim?
Dijital pazarlama sadece Instagram’dan ibaret değildir. Anaokulu Dijital Pazarlamasını etkin kullanabilmek için dijitalde varlıklarınızı artırmalısınız.
Rakip anaokullardan nasıl ayrışabilirim?
Rakiplerinizden ayrışabilmek için öncelikle yapmanız gereken çok şey var. Önceiikle yaptığınız işi çok iyi tanımlamalısınız. Rakiplerinizden daha iyi olabilmek için her anlamda profesyonel davranmalısınız. Bu konu ile ilgili daha fazla bilgiyi anaokullarında aynılaşma adlı makalemizde bulabilirsiniz.
Yeni açılan bir anaokulu olarak nasıl öğrenci bulabilirim?
Yeni açılan anaokulu öğrenci bulma konusunda ciddi sorunlar yaşayabilir. Buradaki en büyük sorun yeni açılan anaokullarına güven sorunudur. Öne bu konunun üzerinde durmanız gerekmektedir. Sonrasında geliştirmeler yapabilirsiniz. Aşağıda yeni açılan bir anaokulu için öğrenci bulmak için yapacağı bir kaç maddeyi paylaşalım.
Anaokulu için en etkili reklam yöntemleri nelerdir?
Anaokulu için en etkili reklam şudur diyemesek te alternatifler değerlendirilebilir. Bir reklamın etkili olabilmesi için duygulara hitap etmesi gerekiyor. Yine de size bir tüyo verelim. En etkili reklam kendinize yaptığınız reklamdır. Siz inanırsanız herkes inanır. Aşağıda yapabileceğiniz bir kaç örneği paylaşalım. Reklamların hedefi olmalı ve bu hedefe ulaşabilmek için bir çok faktörün olduğunu da unutmayın.
Anaokulu pazarlaması için hangi sosyal medya platformları etkili sorusuna tek cevap vermek zor ama hepsi bir arada olursa daha etkili olacağını söyleyebiliriz.
Bir anaokulu velilerin güvenini kazanabilmek için öncelikle dürüst olmalıdır. Yapmadığı uygulamaları yapıyormuş gibi göstermemelidir. Mümkün olduğu kadar sınırlarını tanıyıp bu sınırlar çerçevesinde yapabileceklerini sunmalıdırlar. Velilerin güvenini kazanabilmenin diğer bir yolu da standartlarınızın olmasıdır. Kalite hiç kimse yokken de aynı şeyleri yapmaya devam etmektir. Güven zor kazanılır, kolay kaybedilir. Birkaç detayı paylaşalım.
Okul Danışmanlığı Hizmetleri olarak, bu güne kadar yaptığımız anaokulları ve kreşlerin öğrenci bulma konusunda problem yaşamadıklarını söyleyebiliriz. Bir anaokulu öğrenci bulma sorunlarıyla karşılaşmaya başlamışsa, kayıt oranları düşmüş ve öğrenci kaybı yaşamaya başlamışsa, bilin ki değişim zamanı gelmiş ve hatta geçmiş olabilir.
Böyle bir durumda paniğe kapılmayın ve bize ulaşın. Profesyonel destek almak anaokulunuzun geleceğini sağlamlaştırır.
Yusuf YILMAZ
Anaokulu Danışmanı
Haber bültenimize kayıt olarak gelişmelerden hemen haberdar olun.
Anaokulu Danışmanlığı Copyright 2021 | Anaokulu Danışmanlığı Hizmeti | All Right Reserved.